Devrinin Ötesinde Bir Mühendislikle New York’un En Yüksek Binası Olmayı Hedefleyen 11 Madison Avenue Ne Oldu da Yan Binayı Bile Geçemedi?
1920’ler, Amerika için ekonomik refahın tepede olduğu, gökdelenlerin kenti domine etmeye başladığı bir periyottu.
11 Madison Avenue’nün mimarları, bu atmosferden ilham alarak cesaretli bir planla ortaya çıkmışlardı. Bina, Empire State Binası’nı bile geçerek New York’un silüetindeki en yüksek bina olmayı hedefliyordu ve 1920’lerin sonlarında büyük bir heyecan yaratmıştı.
Binanın inşasında devrin en ileri mühendislik teknikleri ve teknolojileri kullanılacaktı.
Binanın sağlamlığı ve dayanıklılığı için çelik iskelet sistemi tercih edilerek yüksek rüzgar yüklerine ve zelzelelere karşı güçlü olmasını sağlanacaktı.
Ayrıca periyoduna nazaran ileri olan bu uygulama, bina inşaatına hız ve esneklik kazandıracak ve daha yüksek yapılar inşa edilmesine imkan tanıyacaktı.
Ek olarak bina , periyoduna nazaran oldukça çağdaş ısıtma, havalandırma ve klima sistemleri ile donatılmıştı.
Elektrik ve su tesisatlarında kullanılan gereçler ve metotlar de dönemin en ileri teknolojilerini yansıtıyordu.
Bu sayede, 11 Madison Avenue en yüksek bina olma hırsına ek olarak hem fonksiyonelliği hem de konforu ile dikkat çekiyordu.
Peki ne oldu da bu hayaller gerçekleşmedi?
Binaya yönelik yiğit planlar ne yazık ki 1929’da patlak veren Büyük Buhran ile yerle bir oldu.
Ekonomik kriz, her dalı olduğu üzere inşaat kesimini de derinden etkiledi ve bu sebeple projenin finansmanı zorlaştırarak kaynakların kısıtlanmasına sebep oldu.
Bu sebeple, binanın orjinal dizaynının küçültülmesine ve planlanan yükseklikten vazgeçilmesine karar verdildi ve kentin en yüksek binası olma konusundaki tezli planlardan vazgeçildi.
Ekonomik zorluklara karşın inşaat devam etti ve 1932 yılında bina tamamlandı. Ancak bu görkemli yapının tamamlanan hali, baştaki devasa planların epey gerisindeydi.
Öyle ki, yanında bina bile 11 Madison Avenue’dan daha yüksek kaldı….