Artan muvaffakiyet dileği ve rekabet kişinin ömür kalitesini etkiliyor.

Artan muvaffakiyet isteği ve rekabet kişinin ömür kalitesini etkiliyor.

Günümüz dünyasında şahıslar, artan yenilikçilik suratı ve rekabet sonucu çok daha fazla çalışmaya başladı. Takdir görmek yahut çeşitli muhtaçlıklarını karşılamak isteyen birey; neredeyse tüm vaktini işine ayırıyor, ömrünü bütünüyle işinin etrafında şekillendiriyor. Bireyin hayatının bütün alanlarına sirayet edenaşırıçalışma durumu, son yıllarda çok sık duyduğumuz işkoliklik kavramını da gündeme getiriyor. İşkolikler işlerinde çok fazla vakit geçiriyor ve hayatının her alanında işlerini düşünebiliyor. Bu bireylerin işlerine karşı saplantılı olduklarını söyleyebiliriz.Elbette kimi periyotlarda kimi sebeplerle bireylerin işlerine ayırdıkları müddetin arttığını gözlemlemekteyiz. Ama bu durumu tek başına çalışmaya bağımlı olarak kıymetlendirmek gerçek olmaz. Çalışmaya bağımlı kişi; dışsal etkenlerden bağımsız, işine karşı engelleyemediği bir dürtü ile motivasyon sağlıyor.

Günümüzde artan muvaffakiyet isteği ve rekabet kişinin hayat kalitesini etkiliyor. Ağır muvaffakiyet muhtaçlığı ve takdir beklentisi taşıyan birey çok çalışmaya başlayarak, işinde mükemmeliyetçi davranabiliyor. En ufak başarısızlığı da kişiselleştirerek demoralize olabiliyor. Çok çalışma sonucu bireyin yaşadığı baskının ve gerilimin, uzun vadede çeşitli sıhhat meselelerine neden olduğunu ve hayattan aldığı doyumu etkilediğini görmekteyiz.

İş geriliminin kişinin ömrüne etkileri

İş ömründe şahıslar; daha âlâ olma isteği, rekabet, iş garantisinin meçhul oluşu ve ekonomik tasalarla devamlı olarak çok gerilim yaşayabiliyor. Belli seviyede hissedilen gerilimin kişiyi işinde muvaffakiyete götürdüğü biliniyor ancak ağır iş gerilimi, kişinin verimliliğin azalmasından tutun da duygusal durumunda bozulmalara kadar varabiliyor.

Aşırı iş gerilimi sonucu beşerler; kızgınlık, dehşet, panik, çaresizlik, güvensizlik üzere hisler hissedebiliyor ve sonucunda kronik yorgunluk, tasa bozukluğu ve tansiyon üzere sorunlarla karşı karşıya kalabiliyor. Bana ulaşan birtakım danışanlarımın bu sebeple depresyon, panik bozukluğu ve uyku sorunları yaşadıklarını gözlemliyorum. Bunun yanında iş hayatında kişinin kendisinden beklenen ile kendine has özeliklerin uyuşmaması sonucu birey rol karmaşası yaşayabiliyor, iş ve özel ömrü ortasında istikrar kurmakta zorlanabiliyor. Bu durum kişinin toplumsal yahut özel alanındaki ilgileri etkileyerek, kişiyi yalnızlığa itebiliyor.

Sürekli zihni işle meşgul olan ve işine karşı bağımlılık yaşayan şahısların gerilim düzeyleri daha da fazla. Bu beşerler tıpkı vakitte mükemmeliyetçi olduğu için işlerini diğerine aktaramıyor ve tüm yükü üzerinde taşıyarak daha çok gerilim altına giriyor. Bu durum, gerilime bağlı oluşan ruhsal sıhhat problemlerinin da daha çok yaşanmasına neden oluyor. Bu bireylerin ömürden aldığı doyum da olumsuz olarak etkilenebiliyor.

İş Gerilimiyle Nasıl Baş Ederiz?

“İş ömründe gerilim yaratan faktörleri tümüyle ortadan kaldırmak elbette mümkün değil. Ama iş geriliminin kronikleşmesinin önüne geçebilmek ve ömürden aldığımız doyumu arttırabilmek ismine gerilim idaresi planlaması yapabiliriz. Bireyin kişilik özelliklerinden kaynaklanan gerilim idaresi farklılık gösterebiliyor ancak çok çalışma sonucu gerilim yaşayan beşerler için genel olarak tekliflerim şunlar olabilir:

Hayat ideolojinizi gözden geçirmek ve hangi işler için uygun olduğunuzu bilmekle işe başlayabilirsiniz. Tıpkı vakitte ağır çalışma temposunda sorumlulukları paylaşmak yaşadığınız tansiyonu azaltacaktır. İş hayatını ve özel hayatı birbirinden ayırmak, toplumsal olmak, gevşeme teknikleri uygulamak, spor yapmak ve en kıymetlisi kendinize vakit ayırıp kâfi formda dinlenmek, iş gerilimi idaresinde size yardımcı olacaktır.”