Animasyonlardan Asla Unutamadığımız En Duygusal 10 An

Up, birinci birkaç dakikasında ağlatmayı başaran ender animasyonlardan biri! Carl ve Ellie’nin birlikte yaşadığı hayatı izlerken duygusal dalgalanmalar yaşamamak imkansız. O eski fotoğraflar, birlikte geçirilen hoş anlar eminiz ki hepimizin kalbini paramparça etti. Her izlediğimizde yine aşık oluyoruz bu hikayeye!

Simba’nın ‘Baba, kalk!’ dediği an tüm çocukluğumuzu gözlerimizin önüne getirir. O sahneyle büyüdük ve hala içimizde bir yara olarak duruyor. Mufasa’nın mevti, hepimize hayatın acımasız yüzünü gösterdi lakin birebir vakitte Simba’nın büyümesini ve güçlenmesini de izledik.

Oyuncakların İncineratöre yanlışsız sürüklendikleri o anı hatırlayın! Açık konuşalım, o sahnede hepimizin içi titredi ve oyuncakların son anlarını izlemek bizi derinden etkiledi. Onların birbirine olan bağlılıkları ve arkadaşlıkları hangimizin gözünü yaşartmadı ki?

Şarkıya eşlik edemeden duramayanlar burada mı? Çünkü Miguel’in büyükannesiyle birlikte ‘Remember Me’ müziğini söylediği o an, aile bağlarının ve anıların ne kadar değerli olduğunu gösterdi. Büyükannesinin yüzündeki değişim, anıların gücünü bir sefer daha gözler önüne serdi.

Filmin başlangıcındaki bu sahne, Marlin’in ne kadar büyük bir kayıp yaşadığını ve Nemo’yu bulmak için neden bu kadar kararlı olduğunu anlamamızı sağlıyor. Okyanusun derinliklerinde geçen bu trajik olayda Marlin yalnızca karısını değil birebir zamanda Nemo hariç birkaç saniye evvel çok heyecanlandığı 400’den fazla küçük yumurtayı da kaybediyor.

Riley’nin hayali arkadaşı Bing Bong’un, Joy’un kurtulması için kendini feda ettiği an, kalplerimizi paramparça etti. Bing Bong’un fedakarlığı, çocukluk anılarımızın ne kadar pahalı olduğunu gösterdi. O sahnede çoğumuz kaybettiğimiz hayali arkadaşlarımız için gözyaşı döktük.

Bambi’nin annesinin mevti en büyük çocukluk travmalarımızdan biri! Bambi’nin annesinin vurulduğu an, pek çok kişinin hafızasında silinmez bir yer edindi. Bu sahne, tabiatın acımasızlığını ve hayatta kalmanın zorluklarını gösterdi. Bambi’nin tek başına büyümek zorunda kalması kuşkusuz hepimizi derinden etkiledi.

Anna’nın kalbi büsbütün donmak üzereyken, kardeşi Elsa’yı korumak için kendini feda etmesi, gerçek sevginin neler yaptırabileceğini anlamak için kafiydi. Kardeşliğin gücünü ve sevginin her pürüzü aşabileceğini izlediğimiz bu an hepimizin kalbinde yer edindi.

Anton Ego’nun çocukluğuna dönüp Remy’nin yemeğiyle anılarını hatırladığı sahne, hepimizi derin bir nostaljiye sürükledi. Yemeklerin yalnızca lezzet değil, anı taşıdığını bir kere daha anladığımız bu sahne, yargılamanın ötesinde anlayışın ve geçmişin gücünü gösterdi. Ego’nun değişimi hepimizin kalbine dokundu.

Wall-E’nin belleğinin silindiği sahne, robotların bile ne kadar duygusal bağlar kurabileceğini gösterdi. Eve’in, Dünya’ya geri döndüğünde Wall-E’yi süratle onardığı vakit hafızasının ve kişiliğinin silindiğini fark ettiği sahneyi unutmak imkansız olsa da her şeyin yoluna girdiğini görmek içimize su serpmişti!